GÜNAH TORBASI
Gönderen tinmaz - June 22 2014 14:26:16



          Mahallede hepimiz komşuyuz.Çoğumuz çalışır  bazılarımız ya boştadır çalışmazlar,ya da emeklidir .Sadece  çoğunlukta  Cumartesi Pazar bir araya geliriz.  Elbette her gelişimiz, içimizde ki merakı ,konuşma,ve bir haftalık olayları  öğrenmek,ya da hasretliği gidermek içindir.Çoğumuz ayrı, ayrı şirket ve iş yerlerin de olduğumuzdan. Ancak hafta sonları veyahut bazı özel tatillerde buluşur görüşür,konuşuruz. Bu  buluşmalar bu  sohbetler,  gurbet elinde tek tesellimizdir.Bunlar da olmasa inanın gönlümüz stres dolup,  küf tutup paslanır.
      Bu buluşmalar bir nevi  şartlanmış gibidir.Hepimizin evinde barkında kahve olmasına rağmen ille de  kahveye  gelir burada bu sohbetlere katılırız.Her gelen bir hafta içinde  geçen anılarını hatıralarını anlatıp yansıtmaya çalışır.
   Yılların birikimidir bu yaşam bizim için.  Biz birimizle oyalanır,binimizle  beraber yaşar gideriz.Kahı öyle kahı böyle.Aslı astarı gurbette gurbetçiyiz. Şikayetimiz yok. Çünkü,her tarafımız kırık dökük.hepimiz ezgin hepimiz bezgin.Yorgunuz  durgunuz,bu da kaderin bir cilvesi olsa gerek.Ama bu yaşamı yaşayacağız.
   O Cumartesi sabahı biraz erken  varmışım mahalle kahvesine.Oturdum ön masalardan birine,kendime bir kahve söyledim,söylemedim yakın komşularımızdan biri daha girdi içeriye.Derken ardından bir komşu daha geldi oturdu yanımıza.
 Hani erken geldim yalnızım derken  bir anda üç kişi olmuştuk.ardından iki kahve daha işaretledik kahveciye,bizde başladık ilk merak konusu haldan hatırdan. Bir haftalık görüşmememizin  merakı içindeyiz.Başladık sağdan soldan sohbete.Kahveler geldi,içtik. Hepimizin bu hafta içinde yaşadığımız olaylar vardı,duymadığımız haberler vardı.komşularımızda  iyili kötülü duymadığımız durumlar vardı.İşte bunları hep bu kahve masasın da bir haftalık bir aradan sonra  önümüze getirip,öğreniyor duyuyorduk.                          ++
  En son, arkadaş o haftanın ilk günün de yaşadığını anlatmaya başlamıştı.Haftanın ikinci günü işe gitmiş.Saat on sularında inşaatın ekip şefiyle olmadık bir sebepten dolayı kavgalaşmışlar.Ekip şefinin bir hareketi yüzünden çakmış şamarı  ekip şefine.Ardından olay büroya intikal etmiş. Bu arkadaşı büroya çağırıp sorgulamışlar.  Burada da arkadaş haklı olduğu için bir nevi bürodakilere de  rest çekmiş,hatta burada da ekip şefine tekrar  vurmuş.Bunun ardından büroda ki yetkili polise telefon edip polisten yardım istemişler.Bir zaman  sonra polis ekibi büroya gelmiş.Bu arkadaşı polis karakoluna götürmek için, kendisini  polis arabasına gelmesini teklif etmişler,etmişler de benim karakolluk bir işim yok deyip gelen polis ekibini de,onun değişine göre” hiçe” sayıp gitmek istememiş.
   Bu sıra da yanımıza bir komşu daha gelmiş ayak üstü arkadaşı dinliyordu. Bizim arkadaşta olan olayı  tüm heyecanla anlatıyordu.
  Polis, büroda anlatılanlara göre hem ekip şefini hem de bizim arkadaşı götürmek istiyormuş  emniyete.Fakat arkadaş inat edip gitmek istememiş. Hatta polislere bile bir nevi  rest çekip meydan okumuş,Kendi değişine göre,kendisini çok sıkarlarsa Avrupa insan hakları mahkemesine baş vurup hakkını orada ararmış.Poliste olsa burada hürriyetini kısıtlayamazlarmış.İşte bu anlattıklarından  güven duyan arkadaş,bürodan  çıkıp  doğruca soyunma barakasına gidip,üstünü başını değiştirip,iş yerini terk etmek istiyor bir kızgınlıkla..
  İş yerinden ayrılmak istemesine rağmen,  iş yerine gelen polis ekibi bir türlü peşini bırakmıyor.Tam arabasının kapısını açarken,bir polis memuru yanına gelip, kendisinin beraberce polis karakoluna gelmesini söylediğin de,bu kez polise de çakıyor yumruğu .Tam bu sırada ayak üstü duran Muş’lu arkadaş söze karıştı,
----Sen şimdi o an polis memuruna da  mı vurdun yani?. Anlatan arkadaşın gözleri bir an  soru soran  arkadaşa doğruldu, ardından ağız dudakları titredi, devam etti,
----Tabi, tabi çaktım şamarı o polis salağına. Bu kez arkadaş,
----Ya hu arkadaş,  sence, iyi  düzenli   bir  senaryo. Yalnız bu anlattıklarını anlatırken, bizleri enayi yerinemi koyuyorsun,yoksa sen kendini de  mi  enayi yerinemi koyuyorsun?.Çünkü bu anlattıkların  palavra yalanlarla dolu. Bizleri  anlamıyormuş  gibi davranıp da kandırmaya çalışıyorsun.Olacak iş değil.
   Bu vatadaşın ilk defa ki,ister yalan ister palavra sayalım ama,her daim böyle atar tutar durur.Hele iki de bir kodum, dokudumları,ettim eyledimleri ne biter ne de tükenir.
   Günah olmasın ama bu Irza usta  laf pişirme ustalığında daha üzerine yoktur.yeter ki bir fırsat yakalayıp, lafa bir girsin, hani ne derler,beş para ver başlat,on para ver boşlat misali.Hele beleşten  itirazsız dinleyici gurubu buldunmu,neredeyse kahvelride o ısmarlar.Daha yazılması çok şey var ama,onu da şiirle süsleyelim.....