HER ŞEYE HEVES
Gönderen tinmaz - June 22 2014 14:22:47

                                                                                                 01-01-2011

  Bu yazımımı  yeni bir yazım serisi olarak kayda almak istiyorum.Zira yazım bile bir heves! İse, işte hevesin içine dahil olması gereken bir yazı serisi diye düşününce, karar kıldım bu günden itibaren biraz olumluğa yüz tüten Hevesli yazımları not eyleyip sonuca varmak istiyorum.
  Daha hevesimi dahi açıklamadan sonuca varmayı yeğledim.  Hani derler” son söyleyeceğini ilkin söylemek” diye bir deyim vardır ya bende o hale gelmiş oldum.
   Heves kelimesinin sözlük manası sözlüklere göre hem çok geniş hem çok görüş hem de, değişik şekillerde yayıma geçmiş.Bence,kısaca: İstek duymak” diyorum.
  Neye istek  duymak, Dünyada gücün ister yetsin ister yetmesin her şeye,Hani başlığa attığım başlık gibi.
   Bu gün yaşlı sayılırım.Şöyle geri  “mazime” dönüp  nelere heves etmedim ki.Öncelikle oyun çağında,tüm çocuk arkadaşlarım dan üstün olmaya hep heves etti. Bu hevesim her alanda geçerli idi. Ardından düğünlere gittim.Önce davulu çalan davulcuya.Zurnayı öttüren,zurnacıya.Vücudu dolap beygiri gibi evirip çeviren köçeğe.Heves ettim.
  Camii şerife gittiğimde Kamet eden hafız efendiye. Ardından ılım, ılım KUR’an okuyan imam efendiye,hele tüm dünya Ahreti tek,tek anlatan  imama,  hep  hevesim ettim.
  Futbol topu ardında cin gibi futbolcuya, Attığı yumruklarla ringi titreten boksöre.Uzun adım atlamada bir ev boyu  ve eni atlayan atlete. Atletizmde, dünya rekorunu kıran   atlete.
   Kısacası kendi yaptıklarımın dışında ki tüm gördüklerime, yapabildiklerime heves etmişimdir.Aslında belki her insan da heves etme isteğinde bulunmuştur.Pekiyi ben bu yaşa gelene kadar nelere heves ettim de,denemede bulundum,uğraş verdim, çalıştım çapaladım da neyi ne kadar veya hangi ayara kadar başarılı olabildim.
  Bu heveslerimin bazıları da durumuma göre yaşıma göre hep değişken oluyordu.Ne kadar gençlik heveslerim gençlik halime göre geliştiyse de, yaşlandıkça da yaşıma göre heveslerim gelişiyordu. Yaş elli barajını aşında, öncelikle üzerime  şart olan ibadetlerimi yapma hevesi kamçılıyordu.Ne kadarda kendimi bildim bileli ibadetlerimi yapıyordumsa da,bu yaştan sonra içimde heves gerçekten alevlenmişti.İbadetlerimin başında,Namazlarımı,oruçlarımı zekat fitre,Hac farizamı yapmam da heveslerin getirdiği bir istek kabul ediyordum.Nasıl gençlik yıllarımın hevesleri içimde yitmeye azalmaya başladıysa,işte bu ibadet heveslerim yerini dolduruyordu.
  Şimdi burada yazdıklarım,belki kendini övüyor,methediyor ne bileyim hani pohpohluyor denile bilir,hatta düşünülebilinir de. Ama ben bunca yıllık çalışmalarımda veya verdiğim uğraşlara bakarsak hiçte hevesin özünü başarmış değilim.
  Çocukluğum yoksulluk içinde  geçtiğinden, satın alma   gücüne   sahip  değilken. Önce okuma arzum vardı. Benim heves kıldığım yolu bulamadım.Tecellim  kaderimle,  arzumla  barışmadı  kayıp ettim. Ama gazete mecmua bolca kitap okuma emelini iyi derece ile geçtiğime de inanıyorum.
 
Askerlikten önce şiir yazmayı heves ettim.Zira o zamanlar TRT. Radyosunda çok güzel şairler şiir okuyorlardı. Bazı gazete mecmua sayfalarında  okuduğum gördüğüm güzel  eserler içimin yanmasını sağlayıp  hep hevesim oluyordu.
 İşte bu hevesle başlamıştım şiir yazmaya.Köy çocuğu,köyde yaşayan biriydim.,Fazla bilgim yoktu,ama içimde duygular hisler gıdıl,gıdıldı  edip hep beni şiir yazmaya zorluyordu. Çok uğraşı vermiştim.Hiç yılgınlık tatmadım,sade yazıp müsfette defterimde aylar yıllar  biçimden biçime getirme telaşı içinde hep uğraşıyordum.
  Bu  uğraşlarım zaman, zaman benim heveslerimi dolduruyor,arzularım isteklerim daha da yazma uğraşına yön açıyordu.Şunu itiraf edeyim ki,bu yazımlar sağ oldukça devam edecek ama sonu(!)?


Şiir yazmaya devam ettim. Bu gün yetersiz de olsa olumlu görüyorum kendimi.
  Bunun yanın da Saz, çalmaya büyük bir heves içinde  saz uğraşısına başladım.Tabii sazım olmadığından  bu işe el evinde,el sazıyla  başlamam beni hem üzüyor hem de hevesimi kamçılıyordu.
 Zira televizyon ve Radyo yayınlarında ki saz şölenleri, saz eserleri beni eşkare mest ediyordu.Ama ben en azından deli gönlümü susturacak kadar bir saz çalmayı arzuluyordum.Hatta merhum  M. Kemal Atatürk ne demiş” Her şey olabilirsiniz ama sanatçı olmak zor” Gerçekten dönüp maziye baktığımda bu sözün ne kadar  geçerli olduğunu anlamıştım.Zira şiirlerim var,olanaksız bir sesim var,doğru dürüst avaz tutmuyordu.Beste yapma kabiliyeti sıfır desem ayıp olmazdı hani.
Bir zaman satın almış olduğum kendi sazlarımla tek başıma, kırk  yıl uğraş verdim.İnanın gönlümü susturmadı.Ama gönlümü avutur gibi oldu.Zira son dayanağım yalnızlıktı.Hiç bir ustadan  yardım görmediğimden öylece kaldı.
  
Fıkra gibi kısa ve özlüğü kuvvetli eserlerin yanında hikaye dünya da yaşadım anılar hatıralar denemelerim oluyordu.Önce kalem ile,ardından zor bela bulduğum daktilo ile yıllarca uğraştım. Bu uzun şekilli yazımlar, iş yorgunluğu ardından,Türkçe  bilgimin yetersizliği bana usanç getirip heveslerimi   baltalıyordu. Ama içimde ki  sonsuz hevesle beni şekilden şekle koyuyordu bir nevi.
 Her gün değişik düşünceler içinde ömrümü bitirme gayreti içindeyken,bir türlü o düşünceleri kayıtlamayı ihmal etmedim.İlk önceleri  tükenmez kalemle bir zaman devam ettim.Benim için zor oluyordu.Yazmak,düşüncelerimi karalamak onları satır,satır kayıtlamam, hevesime yol açıyor ama beni yoruyordu.bir zaman sonra güç bela bir daktilo sahibi olduğum da,dünyalar benim olmuştu bir nevi.Hep yazmayı amaçlıyor hep yalan yanlış eğri büğrü yazmaya çalışıyordum.Ama ilk planda daktilo sesinden evde ki çoluk çocuk memnun değildi.Bir yandan şiir,bir yandan hatırlarım,bir yandan hikaye denemeler,bir yandan günlük yaşamın içinden fıkralar.Hep yazma hevesimdi bunlar.
  İşte bu zamanlarda  bilgi sayar denilen bir alet bizim eve çocuklarımın isteğiyle teşrif etti.Yeni bir tekniğin icadı olan bu bilgi sayara defalarca baktım,baktım. Hiç dilinden halinden anlamıyordum.Ama içim içime sığmıyordu.Zira benim aradığım benim noksanım olduğunu kabul gördüğüm bu aletti.Her iş günümde onun nasıl kullanıldığını,her gece sabahlara  dek onu nasıl kullanabileceğimi hep düşündüm hep hayelledim. Hatta çocuklarıma defalarca  söyleyip  yalvarıp  yardımcı olmalarını razı ettim.Bilgisayara da epey metanet verdim.Zira benim için çok değerli bir şeydi.İşte bu uğraşımın neticesini bir zaman sonra başarmış kendi halimce kalbur üstü misali idare etmeğe  çalışıp,hevesimi bir alanda toplayabiliyordum.
 

Ama ya diğer dünyalıklarım. Bu yaşıma göre hepsi bitmiş diyorum kendimce. Zira futbol için alemi alt üst eden ben,şimdi futbolu yattığım yerden bakıp hevesimi kırıyorum.Daha o gibi daha neler, neler. Şimdi yakında emekli olma olanağım olacak inşallah. Bu yaşıma göre olan hevesleri gün, gün yaşayıp  ilerde yapacağım veya hanımıma yapacağız İnşallah diyorum.
  Ama şuna iman ediyorum ki,bugünümün heveslerim  geleceğe  yaparım ederim ederiz demem hep sağlık sıhhat üzerine olmaktadır.Tabii bu şansı da beni ve bizi yaratan yüce Mevla’mızın yüce ihsanı olacaktır.Bundan şek ve şüphemiz yok ve olmayacaktır da.
  Şu an ki ilk hevesimiz,emekli olabilmek.Bu gün her şeyimle iyi, güzel,sağlık sıhhat yerli yerince.Bu emeller üzerine,memleketimize dönüp,şu eş dost hasret özlemini bir susturmak.Elli yıllık bu hasret özlem belki bu yaştan sonra bu  dar zaman içinde sönmeyecek,bitmeyecek.Ama hiç olmazsa yüze gelenini körletirsek gönüllerimiz biraz ferahlı huzurlu olurken,mutluluğu da tatmış olacağız İnşallah.
  Memleket hasreti her şeyimin üzerin de olduğuna inanıyorum.Yüce  Mevla’ma  dua ve niyazda bulunuyorum ki,biraz olsun bu hasretten kurtulma zamanı ihsan eyle.
  Ha ondan sonra hayal dünyamda defalarca yapıp,defalarca yıkıp bozduğum emellere erişe bilmek.Bunların başında ki ilk emel,köyüme baba ocağına önce kendim için sonrada ardımda doğup, büyüyüp gelen soyum için bir küçük yuva düşünüyorum.Zira o hanede ardımdan gelecek olan soyup sopum barınacaklar.Bu da benim için  en büyük bir heves olacaktır.Olmaktadır. Üstelik yaşam planımda da, emekli olduğumda,mesela bir ayını Sincan da ki evimizde.İki ayını köydeki evimiz de. Gene iki ayını yaylada ki evimizde tekrar dönüp bir ayımızı Sincan da ki evimiz de geçireceğiz  hevesinin temelini de atmıştım.
   Ardından,yaşamın yanı olup da,gönlümüzün çektiği ailecek arzularımızın tatmini için her ne gerekse onlara el atıp yavaş,yavaş düzene koyup geri kalan üç günlük ömrü tamamlamak  gerekiyor..
  Gayrı bunları önde gelenlerin bazılarını yazım eylemek beni ferahlatacağına inanıyorum.
  Mesela: Hanımıma dedim ki,sen sabırlı ol,ben şu tam emekliliği bir alayım,söz veriyorum seni üç öğünün birini lokantalarda yedirip içireceğim. Hani bir ayın,bir haftasını sağda solda gezmek tozmak görmek ile geçirteceğim dedim.İstersen köyümüzün yaylalarında otuz koyun alıp çobanlık edebileceğiz.
  Birkaç keresinde Türkiye televizyonların da gördüğümüz o güzelim manzaralara hanımımın içi geçerek ah  çektiğinde
-- İnşallah hanımım ereriz o murada diyordum.
Gene bir seferinde, İstanbul boğazının kıyısında insanlar balık tutuyorlardı.Hanımım o an,
--Efendi bizde oraya gitsek de, olta ile balık tutabilirmiyiz  demişti.
Hiç düşünmeden, benim de içim kütleyerek,
-- Ne demek hanımı elbette tutarız, hem de tutacağız İnşallah, deyince gözleri yeşermiş mutluluk okuyordu gözleri o heves içinde.
  Baktım hanımıma dokunacak,
--Çok balık  tutarız  amma, bir şartla,
-- Şartla  mı, Ne imiş o şart?
-- İstanbul’a gidip bir pansiyona veya otele yerleşeceğiz. Olta takımını da düzeceğiz. Ve akşama kadar da balık tutacağız, fakat tuttuğumuz balıkları geri geriye denize bırakacağız dediğim de, hevesi ölmedi ama içinde ki hevesi büyütüp vücut azalarına yansımasını önlemiştim.
  Bir başka hevesimiz, Şu meşhur Ulu dağımız da bir iki hafta  piknik yapmak. Pekiyi bizim,batı kara deniz sıra dağlarında ki, köroğlu dağlarına kurt mu düştü de orayı tercih ediyoruz.Olmadı, çünkü içimizde ki heves uludağda ki çoban kayasının dibinde piknik yapıp huzur aramak.
Hani bu TV. kanalları var,benden çok hanımı verem edecek,ben vaat etmekle usanmazken hanımım da heves etmekle bıkmadı.Şimdilik ilk fırsatlar da İZMİR bölgemiz revaçta.
  Ayrıca Balıkesir Burhaniye de ki bir köyde ki HAYAT  müzesi,İzmir yolu, Burhaniye’ye  bir km  önce  ki köymüş.