DÖVÜŞÜN TADI
Gönderen tinmaz - December 14 2016 01:52:23

                    


         Bu dünyada insanoğluna hepimiz,muhanet,katı yürekli  karamsar dahası kötümser  deyimler kullanırken,öte yandan da,iyi insandı,hoş görüşlüydu,fıkır fıkır doluydu gibi güzel tatlı  hoş sözlerle de takdiri beyan ederiz.
    Daha neler neler.Bunların tümünü yazmayı gerek göremiyorum.İnsanın insan üzerinde türlü çeşit etki tepki tesirleri dopdolu.Ama,bence herkes yaşadığı toplumda bildiği gibi olduğu gibi yaşar,değme  yaşasın gitsin de deriz..
  Ama gene de bazen, insanın zihnine takan veya  göz göre göre yaşadığı halleri de silip geçmek pek kolay olmuyor.Zira geçtiğin hal ve durumlar da  insanın  içine  miçine sinmiyor.
       Evet onunla, veya onlarla  köyümüzde kapı bir komşuyduk.Doğdum doğalı bir beraberliğimiz vardı. Zengin değildik. Kör topal da değildik. Bulduğumuz  bu yaşamı   yıllarca  yaşayıp  giderdik.
  Zaman denen şey  pek hızlıydı.Acılarla geçmeyen bir saniye öte yandan bir dakika, hoş ve huzurlu an'larde oldukça hızlıydı.Fakat dönüp bakıldığın da sanki bir rüya gibi olurdu.
   Kimilerimiz çocukluktan çıkıp delikanlığa atılırken,bazılarımz  yaşlanıyordu. Delikanlılığa atılanlarımız türlü çeşit hayal düş peşindeydiler.Bazen hayalleri anlatıp dışa vurduklarında, bir çoğumuz dudak büküp gizlice gülüşüyorduk. Ama çoğumuz bu şekilde böyle hayaller kurup hep  hayal peşindeydik.
   Ve nihayet hani ne derler ipini kıran,gurbetin yolunu tutuyormuş.Ben onlar- dan  biraz daha evvel köyden ayrıldığımda, komşumuz olan delikanlı arkadaşı mın durumunu pek seçemiyorum. Onun ne zaman  köyden gurbete gittiğini bilemiyorum.Ne zaman  gittiğini bilmediğim gibi hangi tarafa gittiğini dahi bilmiyordum.
                                                                                    ---------------------
  Yıllar yılları kovalıyordu. İş hayatına atılıp bir rızık peşinde koşarken yılların tükendiğinin farkında değildim. Her gün yeni haller durumlar sanki biz gurbet- çiler içindi.Ama her şeye önceden kurduğumuz hayallerin derdindeydik.
    Öncelikle istikbalimi kazanmalıydım.Hani ne deniyordu şair"gün günden kara geliyor".Zaman da bizleri  aşındırıyordu.
   Saymadım gurbette geçen  bunca yılları.Sadece biraz belimin büküldüğünü, dizlerim takatsızlığını fark etmiştim. Üstelik de bayramda seyranda geldiğim köyümde ki gençleri tanıyamıyor,merakla aradığım yaşlı emmileri bulamıyor göremiyordum. Demeki gurbetçi olalı çok, ama çok yıllar geçmişti aradan.
   Hani öyle derlerdi yaşlılarımız,"gurbete gidenler ya,şaşırır,yada taşırır gidermiş" Ben taşırıp gitmediğime göre,şaşırıpta gitmemiştim.Şaşırıp gitmediğimden dolayı da,gurbeti yeterli görüp, sılama dönmüştüm.
   Köyüme döndüğüm de, köyüm iyiden iyiye tenhalaşmış,yıllar önce ki köyüme hiç benzemiyordu. En azından yollarında kuru tezekten geçilmez -ken, şimdi yollar bile ot yığını haline gelmişti. Köyümün  sokaklarında in cin top oynuyor gibiydi.Bir kaç günlük köy yaşamımda,köyümüzün hiçte tadı kalmadığını anlayınca, mecburen ilçemize geri gelip burada yaşama devam etmeye  karar  vermiştim. Bu karar neticesinde ilk fırsatta ucuz feciz bir mekan sahibi olmayı düşündüm.Kıyı kenar mahallelerden,  bütcemize uygun bir  müstekil ev satın alıp, attım  ev göçümü yeni evime..
   Zaten  biz de de  aile deyince fazla kimse kalmamıştı.Yirmi yaşlarında bir kızım bir de hanımım vardı.Aldığım bu mekanda şimdilik üç kişi yaşıyorduk.
   Ne de olsa fazla iş gücümde  kalmamış gibiydi. Biraz genç yaşımda Emekli olmam beni bir nevi tembelleştirmişti.Gayrı evden camiye camiden eve,ara sırada köylülerimizin  bulunduğu kahveye  gidip köyden ilçemize  gelenlerle biraz hasbıhal edip içimdeki hasret özlemi dindirmeye çalışıyordum.
  Bu mahalleye yeni gelmem bizim için büyük değişiklik olmuştu.İlk fırsatta en yakın komşularımı tanımak istiyordum. Zaten mahallemizin evleri küçük ve müstekil tipte tek katlı bazıları da çift katlı olanlar  vardı.
   Biz gözlüyorduk ki, yakın komşularımızdan bazıları ara sıra da olsa,bize misafir  gelip hem hoş geldiniz, hem de ziyaret etsinler diye düşünüyorduk. Gene de bir iki komşu ziyaret etmişti.Memnun oluyorduk.
                                                                                            -----------------
Yalnız genç nesiller gündüzlü geceli çalıştıklarından onları mazur görüyorduk. Esas beklediğimiz  eski aile komşumuz  olan Zeynelin,Dur Ali' ydi.Çünkü hemen hemen aynı yaşıttık. Beraber büyümüştük kırda bayırda,harmanda hep beraber olmuştuk. Beraber aynı sofraya oturmuştuk.Yarım dilim ekmeği paylaştığımız zamanlar olmuştu.
  Şimdi elli metre mesafeli birer evde ikamet ediyorduk.Tek önemli tarafı Dur Ali'nin ne zaman buraya geldiğini bilmiyordum.Komşuların değişine göre Dur Ali başka gurbete, başka ellere gitmemiş yıllarca da bu mahallede bu evde oturuyorlarmış.
   Bir kaç sefer camiye Namaza geldiğini gördüğüm de,sadece yere bakıp yanımdan geçtiğini görmüştüm. Ne bir selam vermiş, ne bir kelam etmişti.
      Bir çok kerelerde Namaz sonrası  daha  dua bitmeden kalkıp gittiğine de şahit olmuştum.
  Ne derler "zorla güzellik olmazmış"Ne diyelim ziyarete gelmez,selam vermez hal hatır sormaz. Sormaz ne de olsa köylümde olsa el adamı sayılır.Zaten yıllarca da görüşmemiştik.Demek oluyordu  iyice yabancılaşmışız.
  Dur Ali'nin bu tutumu benim canımı sıkıyor,bu yüzden içimi burkan bu sıkıntı yüzünden ben de hiç yanaşmıyordum kendisine.Gene de içimde ki küçük bir merakın hevesindeydim. Belki bir gün görür,karşı karşıya geliriz de  hal hatır eder belki de bir selam verir diye. Ama o hiç mi hiç vurduymazmış. Onun bu tavrı,neredeyse benim köylüm komşum demeye dilim varmıyordu  gayrı.  Kendimde bir utangaçlık hissediyordum.
  Hatta hanımıma,  kızıma bu durumu anlatınca,onların benden daha dertli olduklarını gördüm. Dur Ali'nin hanımı veya çocukları,bizimkilerin yüzüne dahi bakmıyorlarmış.
  Ne yapalım bakmazlar bakmazlar.El oğlu bazen eser bazen keser deyimine uyum sağlıyabiliriz. Hem de sağlamışlardı bile.
   Yaşam  denen şey gene devam  ediyordu.Herkes yollu yolunca yaşamını idame ettirmeye çalışıyordu. Bende evden camiye camiden eve,bazende çarşıya gelip gidiyordum.
    Günlerden bir gün  öğle Namazını kıldık tesbihler çekildi,dualar edildi. Cemaat camiyi boşalmaya başladığı anda,caminin önünde bir kalabalık,bir gürültü başlamıştı.
                                                                                          ----------------
  Hani hepimiz birbirimizden meraklıyız ya. Zorlayarak camiden çıkıp gürültüyü daha iyi görmek için  zor bela kendimi dışarıya attım.
  Baktım kalabalık sebebi bir kaç kişinin birbirlerine bağrışmaları,ardından yaka paça çekişmeleri derken,vurmalar yumruklar havada uçuşmaya başlamaz mı.
   Döğüşen üç kişi birini aralarına almışlar ha bire tartaklıyorlardı.Birde ne göreyim,bu arada tartaklanan benim eski köy komşum Dur Ali değil mi. Sebebini bilmediğimiz bir halde üç kişi bizim komşuyu tartaklıyorlardı.Ortalık iyice kalabalıklaşmış,herkes bedave seyir derdini kaçırmamaya çalışır halleri vardı.
  Bu sıra durduğum yerde,arkamda ilçe belediyesinin önceden cemaat için koydurduğu bank varmış.Hemen bankı üst tarafına oturup başladım durumu izlemeye.
   Bizim köy komşumuz da hiçte aşağı kalır yanı yoktu. iki yumruk yerse muhakkak karşılığını veriyordu. Ama gene de zora ki bir durumu vardı.Tam bu sıra başka bir komşum  bana demez mi,
--  Yahu ne  duruyorsun  var  köylüne yardımcı olsana.
   Lafı söyleyene gülümserek önce alaylı alaylı  baktım, gülerek  ardından da,
--  Sigaran var mı? deyi verdim.
Durumu anlayan bu komşu,cebinden bir sigara çıkartıp,önce elinde ki ateşle sigarayı yaktı, ardından sigarayı bana uzalttı.  Durumu hem izliyor hem de verilen sigarayı alıp başladım seyir için de tüttürmeğe.Seyirde hiç fena değildi hani....

                                                                                                       09-09-2016