SOHBETİ TADI
Gönderen tinmaz - December 14 2016 01:58:30





    Bir başkadır sohbetin tadı.Biz insanlar her fırsatta birbirimizle sohbet etmeye can atarız. Bu sohbetlerin  özü temeli hep sağ duyu üzerine arzu ve istekleimizdir. Sohbet  bizler için bir vitamin hapı gibidir.Hapı yutar vitamin alırsın,Ağrı keser, oyalayıcı boyalayıcıdır. Şifa vermeye tam  tesirli olmaya- bilirde. Ama bir sohbet vitamin hapından daha tesirli daha güclü olduğu gibi,maddenden çok manen bir güçtür insanoğluna. Bundan dolayı olacak ki,insanoğlu her dem sohbete kucak açıp  doyumuna kadar  kalıcı olabilir. Belki de sohbetler  hiç bitmesin arzusunda olanlar olabilir.
  Bir de hani  madalyon vardır ya,iki taraflıdır. Bu sohbetlerde madalyonun arkası önü gibidir.Nasıl ön yüzünde ki tadlı ballı sohbete doyum olmuyorsa, arka yüzündeki sohbetinde derdine   kahrına zülmüne   ecir sabır yetmemek- tedir.
   Demek oluyor ki dünya da  her şey gibi sohbetlerinde tatlısı hoş'u güzeli olduğu gibi,tersi bıktırıcısı istenmeyeni acısı da oluyormuş.
   Bu sohbet bana bir çok yönlü konulara el atmama sebep olduğundan böyle başlamış oldum.
   Bir dostum vardı, Allah selamet versin,iyi hoş yakışıklı güzeldi ama biraz zırzır ! akıllıydı. Böyle bir sohbet anında olmayacak bir şekilde,hem kötü hem çekilmez bir şekilde,aramızda olmayan birisine bastı küfürü.  Ben diye övün- müyorum,sadece boş bulunup dostuma dönerek,
--  Küfürü bastın ama,abdestin varmıydı? deyiverdim.Bana mel mel  bakıp,
--  Bu da ne demek oluyor bir şey anlamadım demişti. Bende,
--  Abdestsiz küfür geçerli olmazmışta, deyi verdim.
    Ve bu dostumun o zamandan sonra benim yanımda bir tek küfürünü işitmedim de duymadım da. Genede Allah selamet versin.
                                                                                       ------------------
   Zaman bir hayli geçti.Yıllar sonrası gene bir sohbet sırasında,benim bazı yazımlar yazdığımdan dolayı,kendini biraz ilim sahibi sanan bu arkadaş,lafın gelişatına uyarak,defalarca yemin Billah ediyordu. Hatta öyle bir sohbette benim Cehennemlik olduğuma dair bile bile yeminler etmişti. Ne bileyim , benim halim veya yazar çizer olmam benim için bir uğraş bir amel  bir beceri  saydığımdan dolayı onun söylediğine pek önem vermemiştim.,Birde bu vatandaşı kırmamak ve onu cahil yerine koymam,üstelik boş laf konuştuğunu hissedercesine  gülüp geçtim.
   Zira bu vatandaş öyle beklenmedik olaylara durumlara yorum yapıyordu ki, dinlemek bir dert dayanmak bir feleket gibiydi.Ama gene de bazı dostlar gülüp geçerken,aldırma  gitme üzerine  dercesine işaret ediyorlar, ve  sadece dinle- yip sükut geçiyorduk.
  Gene bir sohbet esnasında televizyonlarda program yapan din hocalarımızın tutumları konu olmuştu sohbetimize. İşte gene bu arkadaş,
--  Bu televizyon ekranlarında dini ders yapan, vaaz veren,soruları cevap- layanlar,karşılığında üçret alanlar, benim nazarım da bunlar hoca olamaz. Ben bunların imam hoca olmadıklarına, binbir türlü yemin ederek inanmadığını söyleyince.Durdum durdum, kendisine,
--   Bak dostum siz her iki lafınızın peşinden çok büyük çok ağır yeminler ediyorsunuz. Bence siz bu durumda çok günaha girip bazı yerleri karma karışık etmeğe kalkıyorsun, dediğimde,
--  Sen ne anlarsın bu işlerden.Anlamadığın şeylere karışmasan iyi olur demişti. Ben  gene eski olaya lafı getirerek,
--  Biliyormusunuz,bundan evvel çok büyük yemin ile benim Cehennemlik olduğumu söylemiştim. Ben şimdi  sana şunu hatırlatmak istiyorum ki, gördüğün yaşadığın bildiğin bir şeyi, karşındakini ikna etmek üzere belki bir iki yemin eder,karşındakini ikna edersin. O kişiyi belki bir yanlıştan çevirmiş olabilirsin. Oysa sen benim Cehennemlik olacağımı yüzde yüzlük bir durumda yeminlerle  söyledin. Benim cehennemlik veya Cennetlik olacağımın aslı astarı bizleri yaratanYüce Allah'ımızın bileceği bir hal bir durumdu. Sen geldin burada bu yüce yaratıcımızın, bir nevi işine burnunu sokup beni Cehennemlik ettin.
                                                                                             -------------------
Şimdi benim  bilgilerim ışığında çok hatalı bir durumdasın.Zira az önce dediğim gibi Yüce Allah'ımızın  yerine sen karar verdin. Bu tutumun çok yanlıştı.
  Şimdide din adamlarımızın durumlarını beğenmiyor,onların durumlarını yeriyorsun. Üstelikte  çok büyük yeminlerle onların,yaptıklarını beğenmiyor- sun. Birde iftira olarak  haram kazanç yaptıklarını söylüyorsun.     Düşünüyorum,sen bu bilgileri nereden alıyor nasıl biliyorsun?.Senin bilgi dağarcığının ayarı değeri nedir?.Böyle bir  mantığı  nereden bulup  güç alıpta söylüyorsun. Bir de bizleri ikna ederim düşüncesiyle çok büyük ve ağır yeminler ediyorsun. Bence hiçte doğru bir hal harekette bulunmuyorsun. Haddinin üzerinde bir gelişme sağlamaya çalışıyorsun.Oysa ki biz birbirmizi biliyor tanıyoruz.Bizde bu günün şartlarını takip ediyoruz.
   Ha bak bunu da unutma senin bu durumunu beyan  edeyim derken belki de bende bir günah işledim mi ki diye de  şek şüphe içinde kalıyorum.Allah'ım tahsiratımızı günahlarımızı kayda almadan afir maafiret eylesin.Amin.
   Eğer bu ilim adamlarımızın dediklerine kabul etmeyrek, yazdıklarını okuma- mış,yazdıklarına kendi görüşümüze göre bahane bulursak, yazdıklarını söylediklerini  beyenmemiş olursak, o zaman bizler cahil kalmış olacağız.
   Ama falan alim, filan bilgili  söylemiş yazmış ama, bir başkasından daha eminini daha sağlıklısını duymuştuk okumuştuk dediğimiz  zaman,berikinin dediğini  cebimize koymaz boş geçeriz. Burası daha hayırlı olabilir kanısın- dayım.
   Üstelik şu mekanda bir imam efendi görev yapıyor.Ve bu görevi kaşılığında bir üçret alıyor.Ve bu kazandığında helal sayarak çoluk çocuğuna yedirip onları rızıklandırmış oluyor.Pekiyi bu imam efendi her hangi bir konuda yanı- lıpta  bir soruya yanlış cevap vermiş olsa,bu kişinin bu kazancı haram mı oluyor. Bu kişiyi ikna edip, doğrusuyla söyleyip yanlışını düzeltirsek daha iyi olmuyor mu?.  Muhakkak iyi ve yerinde oluyor.Ama bizim aklımıza fikrimize ters diye de onun veya onların bu hareketlerini hoş görmeyip, böyle kişileri yerden yere vuruyor, onu veya onları vazifelerinden soğutup her türlü şekilde de kınıyoruz..

                                                                                                     27-04-2016