Mahallede hepimiz komşuyuz.Çoğumuz çalışır bazılarımız ya boştadır çalışmazlar,ya da emeklidir .Sadece çoğunlukta Cumartesi Pazar bir araya geliriz. Elbette her gelişimiz, içimizde ki merakı ,konuşma,ve bir haftalık olayları öğrenmek,ya da hasretliği gidermek içindir.Çoğumuz ayrı, ayrı şirket ve iş yerlerin de olduğumuzdan. Ancak hafta sonları veyahut bazı özel tatillerde buluşur görüşür,konuşuruz. Bu buluşmalar bu sohbetler, gurbet elinde tek tesellimizdir.Bunlar da olmasa inanın gönlümüz stres dolup, küf tutup paslanır.
Bu buluşmalar bir nevi şartlanmış gibidir.Hepimizin evinde barkında kahve olmasına rağmen ille de kahveye gelir burada bu sohbetlere katılırız.Her gelen bir hafta içinde geçen anılarını hatıralarını anlatıp yansıtmaya çalışır.
Yılların birikimidir bu yaşam bizim için. Biz birimizle oyalanır,binimizle beraber yaşar gideriz.Kahı öyle kahı böyle.Aslı astarı gurbette gurbetçiyiz. Şikayetimiz yok. Çünkü,her tarafımız kırık dökük.hepimiz ezgin hepimiz bezgin.Yorgunuz durgunuz,bu da kaderin bir cilvesi olsa gerek.Ama bu yaşamı yaşayacağız.
O Cumartesi sabahı biraz erken varmışım mahalle kahvesine.Oturdum ön masalardan birine,kendime bir kahve söyledim,söylemedim yakın komşularımızdan biri daha girdi içeriye.Derken ardından bir komşu daha geldi oturdu yanımıza.
Hani erken geldim yalnızım derken bir anda üç kişi olmuştuk.ardından iki kahve daha işaretledik kahveciye,bizde başladık ilk merak konusu haldan hatırdan. Bir haftalık görüşmememizin merakı içindeyiz.Başladık sağdan soldan sohbete.Kahveler geldi,içtik. Hepimizin bu hafta içinde yaşadığımız olaylar vardı,duymadığımız haberler vardı.komşularımızda iyili kötülü duymadığımız durumlar vardı.İşte bunları hep bu kahve masasın da bir haftalık bir aradan sonra önümüze getirip,öğreniyor duyuyorduk. ++
En son, arkadaş o haftanın ilk günün de yaşadığını anlatmaya başlamıştı.Haftanın ikinci günü işe gitmiş.Saat on sularında inşaatın ekip şefiyle olmadık bir sebepten dolayı kavgalaşmışlar.Ekip şefinin bir hareketi yüzünden çakmış şamarı ekip şefine.Ardından olay büroya intikal etmiş. Bu arkadaşı büroya çağırıp sorgulamışlar. Burada da arkadaş haklı olduğu için bir nevi bürodakilere de rest çekmiş,hatta burada da ekip şefine tekrar vurmuş.Bunun ardından büroda ki yetkili polise telefon edip polisten yardım istemişler.Bir zaman sonra polis ekibi büroya gelmiş.Bu arkadaşı polis karakoluna götürmek için, kendisini polis arabasına gelmesini teklif etmişler,etmişler de benim karakolluk bir işim yok deyip gelen polis ekibini de,onun değişine göre” hiçe” sayıp gitmek istememiş.
Bu sıra da yanımıza bir komşu daha gelmiş ayak üstü arkadaşı dinliyordu. Bizim arkadaşta olan olayı tüm heyecanla anlatıyordu.
Polis, büroda anlatılanlara göre hem ekip şefini hem de bizim arkadaşı götürmek istiyormuş emniyete.Fakat arkadaş inat edip gitmek istememiş. Hatta polislere bile bir nevi rest çekip meydan okumuş,Kendi değişine göre,kendisini çok sıkarlarsa Avrupa insan hakları mahkemesine baş vurup hakkını orada ararmış.Poliste olsa burada hürriyetini kısıtlayamazlarmış.İşte bu anlattıklarından güven duyan arkadaş,bürodan çıkıp doğruca soyunma barakasına gidip,üstünü başını değiştirip,iş yerini terk etmek istiyor bir kızgınlıkla..
İş yerinden ayrılmak istemesine rağmen, iş yerine gelen polis ekibi bir türlü peşini bırakmıyor.Tam arabasının kapısını açarken,bir polis memuru yanına gelip, kendisinin beraberce polis karakoluna gelmesini söylediğin de,bu kez polise de çakıyor yumruğu .Tam bu sırada ayak üstü duran Muş’lu arkadaş söze karıştı,
----Sen şimdi o an polis memuruna da mı vurdun yani?. Anlatan arkadaşın gözleri bir an soru soran arkadaşa doğruldu, ardından ağız dudakları titredi, devam etti,
----Tabi, tabi çaktım şamarı o polis salağına. Bu kez arkadaş,
----Ya hu arkadaş, sence, iyi düzenli bir senaryo. Yalnız bu anlattıklarını anlatırken, bizleri enayi yerinemi koyuyorsun,yoksa sen kendini de mi enayi yerinemi koyuyorsun?.Çünkü bu anlattıkların palavra yalanlarla dolu. Bizleri anlamıyormuş gibi davranıp da kandırmaya çalışıyorsun.Olacak iş değil.
Bu vatadaşın ilk defa ki,ister yalan ister palavra sayalım ama,her daim böyle atar tutar durur.Hele iki de bir kodum, dokudumları,ettim eyledimleri ne biter ne de tükenir.
Günah olmasın ama bu Irza usta laf pişirme ustalığında daha üzerine yoktur.yeter ki bir fırsat yakalayıp, lafa bir girsin, hani ne derler,beş para ver başlat,on para ver boşlat misali.Hele beleşten itirazsız dinleyici gurubu buldunmu,neredeyse kahvelride o ısmarlar.Daha yazılması çok şey var ama,onu da şiirle süsleyelim.....