ŞAİRKULDAMAD - Makaleler: BAŞARDIM
Makale Hiyerarşisi
BAŞARDIM

 

Başardım,evet, başardım.Huzurlu ve mutluyum,başardım.Başarmamın başarmanın en üst seviyesini yaşıyorum:Başarılı olduğum için.Kalbim çift atıyor,gözlerim çatal görüyor evin duvarlarını,sokakta ki taş karoları, yemyeşil  ağaçları.

 Başardım, başarılı olduğum için   huzurun mutluluğun en üst kademesini tadıyorum şu an.Bu başarım ömür boyu sürmesini istiyorum.İnşallah yanılmam.Ama durmayacağım hep uğraşacağım,Daha başarılara ulaşmam için.

   Bu başarmanın ve başarının  sevincini yaşıyorum.Dopdoluyum hep. Bu günler de.yaşamın en üst sırasında olduğumu sanıyorum.Ama bunu hak ettiğimi de iyice biliyorum.Bunun için Yüce Rabbime bin bir kez Hamdü senalar olsun diyorum. Milyonlarca şükürler olsun bu anı yaşadığıma bu hali yakaladığıma  için.

   Şöyle düşünüyorum !.Niçin?,Neden ?. Bu kadar mutlu bu kadar sevinçliğin  öncesi o kadar eskiler,o kadar derinlere dayanıyor ki,bunun bu günkü durumuna baktıkça, evet baktıkça başardığımı,başarılı olduğumdan ötürü,hala sevinç içinde naralar atasım geliyor.

   Eski yıllar, dokuz yüz yetmişli. Ben pösül, pösül bir fakir ailenin beşinci,Samat köyünün töngemen bir genci idim.Belki de ne idiğünü sezemeyen,ne yapacağını bilemeyen,işi gücü tüm emelleri oyun oynamak olan biri olan köyümün ikinci CİN oğlanı idim.

  Sanki,bir sonbahar hazanın da,deli esen rüzgarın önünde sürüklenen,bir kuru yaprak misali idim.Hayat şartları beni,,bir o yana bir bu yana sürükleyip duruyordu.

  Günümü halimi dahi bilemiyor,seçemiyordum.İşim gücüm oyun oynamak,hır çıkarıp mahallede dövüş meraklısı biri, ve bolca dayak yiyendim..

  Hani, bildiğimiz veya inandığımız bir kader vardı ya,işte o kadere kendimi bilinçsizce kaptırmış biri oluvermiştim.Ne nereye gittiğimi,ne nasıl yaşadığımı,nede ne yapacağı- nı bilmeyendim.Sadece aç karın ile oyun oynamayı maharet sanan, yanımdakilerin gönüllerini kırmağı başarı veya beceri sanandım.

   Ama bir  kader yazım var olduğuna inanıyordum. Fakat hep hayallerim en üst kademeler  de kuruntulu olarak dolaşıyordu. Sanıyorum pekte umurunda olmayan bir haldi bu hal.

  Sadece, oyunu oynayıp, açta, açıkta  olsam benim için yeterli sanıyordum. Ama kader denilen belki de günlük değişimler yaşatıyordu bana. Her şeye vurdum duymazlık yaşatırken, her nedense, okumayı  yazmayı  ihmal etmiyordum. Hani yolda çöpte kıyıda köşede ne bileyim ben, her elime geçen yazımı okurken, her aklıma geleni de bir kenara notlamayı ihmal etmiyordum. Belki de farkında bile olduğumu sanmıyordum.Her zaman ilçe merkezine gittiğimde,maddiyetim ayarına bakmadan,doğruca gazete bayisine uğrayım birkaç adet günlük gazete almayı,ve bu aldıklarımı,Hasanın veya Mehmet emminin  kahvesinde okumadan, o günkü işlerimi dahi önemsemiyordum.Üç gazeteyi yermiş gibi  okumaya başlayıp,bitirdiğimde çoğu kez öğle Ezanlarının okunduğunu hatırlıyordum.Herhalde bu benim bir iç güdümse,o çocukluktan gençliğe paça sıvadığım zamanlardı.

Benim için o gençlik  veya yoksulluk devremde  sanki okumak Farz veya Vacip olmuştu. İçimde esinlenen bu okuma yazma sevdası, beni öylesine kendisine çekip bağlamıştı ki,gecenin bilmem kaçında,aklıma gelen herhangi bir yazımı,idare lambasının ışığında o yazımı kayıtlamayı ihmal etmiyordum.

  Şunu belirtmek isterim ki,bu okuduğumun değerini veya yazdığımın kıymetini hiç düşünmüyordum.Sadece aklıma uygun olanları,bilgim  derecesinde kayıtlamaya çalışıyordum.

  Neydi amacım.Niçin yazıyordum.Neden yazmalıydım.Bir türlü düşünmüşlüğüm dahi yoktu o sıralar.Yazımlarım ne olurdu.Yazımlarımın sonucu nereye varırdı,inanın düşünmüşlüğüm dahi yoktu.Sadece içimde bir güdü yazmamı yeğliyor,bende yazmaya çalışıyordum.

  Bu yazma okuma merakım beni her zaman bazı değişikliklere doğru yönlendiriyor du. Gerçi okuma alışkanlığımın bilgimin ilerlemesine yarıyordu. Zira tahsil derecem kıt kanaat, belki de yok gibi idi. Ama  yazma merakım veya hevesim zamanla coşkun bir seli andırıyordu. Yazıyordum,karalıyordum.Bazen bir  bakıyor olmuyor deyip yırtıp atıyordum yazdıklarımı.Bu günkü düşünceme göre saçmalı sayıyordum yazdıklarımı. Zaman geçtikçe, başka durumlar dikkatimi çekmişti. İşte bu an başarımın ilk basamağına ayak atmış olduğumu anladım. Zira o an yazdığımı öncesi yırtıp atıyordum. Ama sonra bir müspette defteri düzenleyip, yazdıklarımı bir zaman sonra incelemeye bıraktığım da, bu bırakılanı birkaç kez inceleyip bir kaç kez eleyip seçtikten sonra yazımlarım dikkatimi çekmeye başlamıştı. İşte o yıllar dokuz yüz yetmişli yılların başlangıcı idi.

  Bu farkına varışlığım, yazımlarımın hem güzelleştiğini hem özlüğünü bulduğunu hem de dostlarımın beğenisini kazandığını biliyordum. Bu kez sanki zora ki gibi bende ki yazım hevesleri iyice alevlenmeğe başlamıştı.

   Her yazımımı defalarca inceleyip,sık dokuyup,tekrar,tekrar özünü aramam,sanki bana dünya işimin ortağı haline gelmişti.

   Beni her gün yazımlarımı yazmaya  daha fazla bağlıyordu. Yazmaya çalışıyordum. Ama hala niçin niye sorularını yaşamamıştım. Sadece yazmaya çalışıyor, bazı yazımlarımı dostlarıma gösteriyor, her gören okuyan beğeniyordu. Ama hiç kimse de demiyordu ki,bu yazdıklarını ne yapacaksın.Niçin bu kadar yazma hevesiyle yaşıyorsun.Benim de hiç aklıma gelmiyordu.Kitap yaptırma baskı yaptırma.Nasıl aklıma gelsin ki,içtiğim üçüncü sigarasının parasını zora ki tedarik eden biri olan ben,

  tonlarca para karşılığı yazımlarını kitap yaptırmak hali nasıl düşüne bilirdim ki. Zira o zamanların en sıkıntılı günlerini yaşayan biri de bendim. Zaten bir genç olarak böyle bir düşünceyi dahi benimsememiştim.

   Günler, haftaları.Haftalar ayları, aylar yılları izleyip vakitte çok hızlı geçiyordu. Elbette bu arada benim yaşantımda da türlü çeşit değişikliklere  gelişiyordu. Askerlik dönemi evlilik zamanı, ve nihayet kazancın ucundan tutup daha maddi yönlere kavuşma zamanı olan yurt dışı işçiliğine adım atmam aklımda olmayan bazı durumların canlanmasına sebep olmuştu.

  Gel velakin benim için hiç bilinmeyen bir yöndü bu haller. Gene de  bilgim olmadığı gibi bir Allah’ın  bir kulu da yol yordam göstermiyordu. Ben ise hala okumaya yazma- ya devam ediyordum. Zaman hızlı ve akıcı idi. Zaman geçtikçe yazımlar çoğaldı.

  Bu sefer hep düşünüyordum nasıl eder, ne yaparım diye.Hani heves ve merakım var ya beni  bir  çıkmaza girmeme sebep oluvermişti.Sağdan soldan topladığım  bazı bilgiler, içimde küçükte olsa bir ışık belirtisi belirtmişti.

Demek oluyordu ki bu yolunda devamı varmış. Bu yol bir çıkmaz sokak değilmiş. O tarafa bu tarafa derken bazı yakaladığım ip uçlarını birazda danışıp sağını solunu öğrenince, düzlüğün pek uzak olmadığının farkına varmıştım. Ama yazımlarım kadar zorlu olan düzenlemeleri de yapmam gerektiğini de anlamıştım. Bu düzenleme işleri belki yazım yazmaktan da zordu benim için. Evet zordu bu düzenleme işlerim. Fakat hiçte pas geçmeye niyetim yoktu. Emellerimin son şansı idi bu yapmam gerekli düzenlemeler. Bunun için önce kendi evlatlarıma, ardından torunlarıma, daha fazlasını da eş dost bildiklerime yardım için  yaslanınca, zorun hakkından gelmem kolay olacak gibi geldi.

   Bu amaçla en az üç yıl bu düzenlemelere vakit harcamıştım. Zorlukları yavrularımın sayesinde aşıyordum. Burada benim için zor olan bilgi sayar kullanmamdı. Zira öyle zamanlar tamamen çıkmazlıklar yaşıyordum. İşte yavrularım o an  Hızır misali idiler. Ve onların sayesinde gıdım, gıdım ilerliyordum.

  Tabii, sabrın ve gayretin gölgesin de, de başarılı oluyordum. Zira üşenmiyordum, yılmıyordum. Bir kaç yanlışı zorlanıp da düzenliyordum. Hala beni ufka ulaştıracak bir heves bir merak vardı benim içim de.

  Bu uğraşların sonunda bir baktım on beş kitabım önüme dizili vermişti. Aman Allah’ım, ben ne yaptım. Ben bu kadar sabretmesini bilen ve bu gün bu hali görüp bu durumu yaşayacak mıydım?

   Evet her şey önümde,her şey gerçek ve hakikatti.Ben bunların manen veya madden sahibi mi idim ?.Ben bu kadarını becerir miydim?.Fakat gerçeği gördükçe başardığıma inanıyordum. Fakat gene de kendim dahi inanasım gelmiyordu. Zira masamda koskocaman bir kitap yığını hâsıl oluvermişti.

  Nice zorluklara, nice müşkülatlara ramak kalmıştım. Defalarca hanemin içinde tur atmıştım hırsımdan. Ama boş ! ver, böyle kalsın kelimesini hiç düşünmemiş hiç aklımdan geçirmemiştim. Sadece ben bu işin içinden nasıl çıkarım diyordum: Ve bir gün hayırlısı ile çıktım. Zira şimdi masamın üzerinde bir yığın kitap bana bakıyordu.

   Evet başarının öncülüğünü kazanıp geçmiştim. Burada ki önem, bunları basıma  koyup, yapılacakları sıralamam gerekiyordu.

  Kolay değil iki yıl basım işleri için kapı, kapı dolaşmak. Her basım evi yüzüme simama bakıyor gibi idiler. Sanıyorum beni pek yapar biri gibi görmüyorlardı. Kişilerin durum ve halleri bana bunu anlatır gibiydi.Zaten ilmimin ve konuşmamın tarzı da bunlara yakındı.Ama yılmıyor bıkmıyor,kapı,kapı dolaşıyordum. Belki de beni defni bela etmek için tamam deyip bir iki ay oyalayıcı boyalayıcı laflar edipte bir yılın üzerinde halimi sormayanlar bile vardı.

  Anladım ki, ben bu işin maddiyetini de yüklenmem gerektiriyordu. Hal bunu işaret- liyordu. Epey bir zaman düşündüm, sağa sola danıştım,onlarda ben gibi aynı kanaate varıyorlardı. Dedim madem ki er meydanına çıktım, ötesini de becermem lazım deyip sıvadım paçaları. Bir yıl da buna uğraştım. Gene bir çok kapı araladım. Her dilden bir kelam her kafadan bir ses bir öneri veriliyordu. Ama gerçeği bulmam gerektiğini de biliyordum.Bir çokları oyalama boyalama usulü gidiyorlardı.Benim bu işlerin acemisi olduğumu anlayanlar,biraz gerçeği arkalarına atıyorlardı.Ve nihayet bu yıl” iki bin on sekiz” de  aradığımı bulduğum gibi de işlere ara vermeden daldım içeri.Zira gün günden kara geliyordu,bir de içimde ki tutkal gibi şey soğuyordu.Korkum bana dirayet olmuştu.

   Kararımı dijitalcilere yöneltmiştim. her ne pahasın olursa olsun, bu yazımlarımı bastırıp, eşime dostlarıma, daha okurlarıma dağıtacaktım. Belki de zordu.Hiç bilmediğim bir yola çıkmıştım.Üşenmedim dijitalcileri kapı, kapı dolaştım.Her kes bir öneri veriyordu.Ben ise gerçeğe en yakınını arıyordum.Ve nihayet aradığımı bulmuştum.Bana her şeyini her yapılması gerekenleri bir,bir anlatan bu Mustafa arkadaşa gönlüm ısınmıştı.

Ve bir gün bu ısınma haline katlanıp kapısını çaldım.Fazla uzun konuşmadık.Sadece durumumu izah ettiğim gibi yazımlarımın durumunu da ibraz edince,sağ duyusu sayesine olur deyip,beni kapısından çevirmedi.

  Bu vatandaş işinin erbabı idi, insanlığını güçlü görüyordum. Onun teminatı ile kısa bir zamanda kitaplarım basılıp teslim edildi.

  İşte kaderimin  bana güldüğü bir gündü o gün. Başarımın tam teminatı idi gayrı önümde ki dizili on dört kitabım. Bakıyordum her bir kitabıma. Hem de yanımda eşim olduğu halde. Eşim bana soruyordu,

  --Ahmet, bu kitapları hep sen mi yazdın? Bir rüyadan uyanır gibi idik beraberce.

  Evet başarmıştım. Başarımın sevincini tadıyordum.Ucaçak gibiydim.Gözlerim bile inanmıyordu bu duruma.Ama her şey önümde ki masada duruyor ve görüyordum.

  Nihayet, bu hale gelmişliğin halini de vermeliydim. Öncelikle bir güzel planlama yaptım. Önce devletimizin ön gördüğü kurumlara kitaplarımı ulaştırmalıydım. Gene basımcı Mustafa Bey sağ olsun yardımını esirgemedi. Gereken yerler ulaştırdıktan sonra benim vermem gereken yerleri bir güzel kayıtladım. Öncelikle milli kütüp-- hanelerimize. Ardında toplumun çok olduğu dernek veya belediye özel toplanma yerlerine. İlçemizin Jandarma karakoluna ve toplumun kalabalık olan yerlerine. Mesela huzur evlerine.

  Ardından soyadımı taşıyan ve yakın hısım akrabalarıma pay ayırır gibi ayırdım. Daha sonra mahalle komşularıma, tanıdığım kişilere. Sanıyorum yüzde doksanını dağıtmıştım.

  Şunun farkına vardım. Kitaplarımı dağıttıktan sonra, yaşadığım toplum içinde, şahsıma önemli bir değişiklik oluşmuştu. Ama kitap verdim, ama vermedim bana daha yakın samimiyetler çoğalı vermişti. Bazen selamlar bile çifteleşir hal almıştı. Toplumun  değişik “iyi”  bir halde gördüğüne şahittim.

  Sanıyorum bu da başarımın bana getirdiği sevgi saygı belki de büyük bir hürmetti. İşte benim başarımın bu hali,öte yandan da daha ben varım dedirtecek yazımlarımın bir desteği,bir gıdıklayıcısı olacaktı.Nasıl yaşam devam ediyorsa,yazımlarımda devem edecekti.İnşallah, yüce  Mevla mahcup etmez,tüm dualarım yar ve yardımcım olur kanısıyla yarın ki  günlere  hazırlanmaktayım…..

 

 

 

                                                                                                   01-07-2018

 

 

 

©